Zenci Musa

Permanent Link to Zenci Musa

Adına türküler yazdığımız yemen için çöller geçen yiğit ümmetin yiğit evladı, bakmayın bu yiğidin teninin kara olduğuna,

Bu yiğit ki,

yüreğindeki iman ile olmaz denileni oldurmuş, iğne deliğinden devenin nasıl geçtiğini tüm dosya düşmana ıspatlayarak, maraş bize mezar olmadan düşmana gülüzar olmaz diyer yiğitlerle aynı imanı taşıdığını ıspatlamıştır.

Öyle ki,

göstermiş olduğu şeceaat neticesinde ortaya çıkan namının nefsi fısıltısına kulak asmadan,  kendisine teklif edilen mevkileri geri çevirecek kadar asil,  benim gücüm yerinde, ben hamballık yaparım diyecek kadar şükür ve tevazu sahibiydi. Onun bu duruşu bugün kalbimizi karartan noktaları birkez daha vuruyor yüzlerimize..

Onun adı zenci musa,

kim var denildiğinde sağına soluna bakmadan ben varım diyerek birinci dünya savaşında cepheden cepheye koşan,  libyada, edirnede, çanakkalede ve bir çok osmanlı toprağında allah için kılıç kuşanan musa, lideri olarak kabul ettiği kuşçubaşı eşref beyle libya muharebesinde tanışan, bir gölge gibi yanından ayrılmadan liderine itaat ederek çöller geçen musa, (daha&helliip;)

Devamını Oku
12
Paylaş

Millet Ne Zaman İktidar Olacak?

Permanent Link to Millet Ne Zaman İktidar Olacak?

Devletlerin kurucu unsurlarının, ülkeyi dizayn edilmesinin ardından kendi kültürünü ve değerlerini, ülke içerisindeki diğer kültür ve etnik gruplara dayatmak istemesi veya kendi kültürünü baskıcı bir şekilde kabul ettirmeye çalışması nedeniyle çıkan çatışmayı Şerif Mardin merkez ve çevre tezi ile açıklıyor. Türkiye’nin yaşamış olduğu siyasi gerilimin altında da aynı çatışma yatmaktadır. Bugün, kendisini modern, laik veya seküler olarak adlandıranların, muhafazakârlar veya İslamcılarla yaşamış oldukları tartışma bu durumun örneklerindendir.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, modernleşme adına yapılan yeniliklerin halkın örf, adet ve değerlerinden kopuk bir şekilde gerçekleştirilmesi, yeni kurulan devlet ile halk arasında sorunun başlangıcı olmuştur. Halkın göstermiş olduğu doğal reaksiyonlara, dönemin devlet adamları çok sert tepki vermiş ve tarihimize kara bir leke olarak geçen İstiklal Mahkemeleri, birçok hukuksuzluğa imzasını atmıştır. Bu noktada, devletin yapmış olduğu bu hukuksuzluktan muhafazakârlarla birlikte Aleviler ve Kürtler de nasibini almıştır. Güney Doğu’da ve Dersimde yaşananlar, bu durumun en açık örnekleridir. İsyanlarla ortaya çıkan çevre grupların tepkisi çok partili hayata geçişte de kendisini göstermiştir.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
8
Paylaş

Soykırım Yapan Özür Dilesin

Permanent Link to Soykırım Yapan Özür Dilesin

İnsana bahşedilmiş hakların en önemlisinin yaşam hakkı olduğunu kabul edilirse, bilerek veya bilmeyerek insan hayatının kaybedilmesine sebep olmak hak gaspıdır. Bu durumun ise, hukukta elbette karşılığı vardır. Ancak, birden çok kişiyi öldürmek ve bunu yaparken belirli bir sistematik içerisinde ve bir amaç doğrultusunda yapmak soykırımdır. Soykırım ise, bir hak gaspı olmasının yanında, bir vahşettir. Bu suçun her ne sebeple olursa olsun gerçekleştirenler, adalet önünde gerekli cezayı almalı, söz konusu vahşette hak kaybına uğrayanların haklarının maddi ve manevi olarak teslim edilmesi gereklidir. Bu açıdan, her sene günlerce kamuoyunun gündemini meşgul eden 24 Nisan oldukça önemlidir.

Başta, ABD ‘deki Ermeni diasporası olmak üzere birçok Ermeni lobisi bu tarih öncesinde çalışmalarına başlayarak, birçok devlet adamına iradesinin bedelini ödeyerek, belirtilen tarihte Türkiye’nin soykırım işlediğini dillendirmelerini veya ülkelerinin meclislerinde bu durumu savunmalarını sağlamaya çalışır. Başlatılan bu çalışma doğrultusunda, farklı ülkede bulunan tarihçiler haricindeki bürokratlar, siyasetçiler vb. almış oldukları bedellerin karşılığında, söz konusu soykırım iddiasını savunmaya başladıkları görülmektedir. Bu durum ise, Türkiye kamuoyunu günlerce meşgul eder ve kimin ne karşılığından satın alındığından ziyade, kimin hangi kararı aldığı tartışılır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
6
Paylaş

Devletlerde Yaşanan Etnik Ve Kültürel Çatışmalar Ekseninde Yerel Yönetimlerde Reform Tartışmaları

Permanent Link to Devletlerde Yaşanan Etnik Ve Kültürel Çatışmalar Ekseninde Yerel Yönetimlerde Reform Tartışmaları

Devletlerde Yaşanan Etnik Ve Kültürel Çatışmalar Ekseninde Yerel Yönetimlerde Reform Tartışmaları

Bu çalışma’da devletlerin içerisinde bulunan, etnik veya kültürel olarak farklılık gösteren alt grupların, yerel yönetimlerde yapılan reform çalışmaları ile devletin sistemine entegre edilmesi, o devletlerin toprak bütünlüğünü korur mu, sorusuna yanıt aranacaktır.

Ülkelerin belirli bir bölgesine odaklanmış veya o ülkenin topraklarına yayılmış, kimlik ve kültür olarak ülke içerisinde bulunan üst kimlikten farklılık göstererek, kendi kültürlerini oluşturan grupların, devlet sistemine entegre edilememesi ve devletlerin çoğu zaman uygulamış olduğu inkar politikaları nedeniyle ortaya çıkan tepkinin, bir zaman sonra şiddet olaylarına dönüştüğü, bu grupların yapmış oldukları şiddet eylemlerini bir hak arama mücadelesi gibi benimsedikleri gözlemlenmiştir. Bu sebeple, ülkelerde bulunan üst ve alt kimlikler arasında başlayan ayrışmanın çatışmaya evrilerek, ülke toprakları için parçalanma tehlikesini doğurduğu görülmektedir. Devletlerin toprak bütünlükleri için tehdit oluşturan bu problemin, bahse konu devletlerin yerel yönetimler alanında yapmış oldukları reform çalışmaları ile ortadan kalktığı ve ülkede çatışma içerisinde bulunan kültürlerin, sistem içerisinde birleştirerek, söz konusu parçalanmanın önlenebileceği iddiası, çalışmamızın sorunsalına cevap niteliği taşımaktadır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
10
Paylaş

İktidara Giden Yol Ak Parti’yi Anlamaktan Geçer

Permanent Link to İktidara Giden Yol Ak Parti’yi Anlamaktan Geçer

7 Haziran 2015 Genel seçimleri yaklaşırken, partilerin ülkenin yönetimine talip olurken hangi vaatlerde bulunduklarını görmeye başladık. Parti liderlerinin ve o partinin misyonunu taşıyan parti yöneticilerinin ülke yönetimine dair açıklamalarına bakıldığında ise AKPARTİ haricinde diğer partilerin 2002 ’den bu yana aynı söylemler üzerinden siyasetlerini devam ettirdiklerini görmekteyiz. Bu durum ise AKPARTİ ‘nin siyaseti yönlendirmesi ve dolayısıyla her geçen gün güçlenerek yoluna devam etmesinin sebepleri arasındadır. Muhalefet partilerinin ise AKPARTİ ‘yi devletin imkânlarından faydalanarak güçlendiğini iddia etmeleri, kendi seçmenleri üzerinde oynadıkları bir oyundan ibaret olarak görülüyor. Muhalefetin bu analizi doğru olmuş olsaydı, bugüne kadar iktidara gelen her partinin en az AKPARTİ kadar iktidarda kalması gerekmez miydi? AKPARTİ ‘nin ilk olarak kadro partisi olarak kurulmasının ardından, kısa zamanda kitle partisine dönüşmesini – iktidar olmasının da ufak bir payının olduğunu kabul ederek – neye borçludur? Bu sorunun cevabının bulmak için partilerin politikalarını dayandırmış oldukları söylemlere ve vatandaşlara çizmiş oldukları Türkiye misyonuna bakmakta yarar vardır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
9
Paylaş

Eşitlik Mi? Özel Olmak Mı?

Permanent Link to Eşitlik Mi? Özel Olmak Mı?

Kadınların ve Erkeklerin eşit olup olmadıklarına yönelik olarak yapılan tartışmalar esasen bir medeniyet tartışmasıdır. Bu tartışma ise, Batı Medeniyetini ve İslam Medeniyetini aynı anda topraklarında barındıran Türkiye’de çok farklı yaşanmaktadır. Bir tarafta, Batı Medeniyetinin savunucusu ve uygulayıcısı olarak Kadın ve Erkeğin eşit olduğuna inananlar varken; diğer tarafta ise, Kadınların ve Erkeklerin eşit olmadığını savunanlar bulunmaktadır. Söz konusu tartışma belirli aralıklarla tartışma konusu yapılmasının yanında, özellikle 8 Mart Kadınlar günü dolayısıyla artarak devam etmektedir. Söz konusu tartışmalara bakıldığında ise, Batı Medeniyetini temsil edenlerin, diğer kesimde bulunanları, çağdışı ve gerici gibi söylemler ile eleştirdiklerine şahit olmaktayız. Bu bakımdan, her iki kesimin kadınlarla ilgili söylem ve eylemlerini ele alarak incelemekte yarar vardır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
4
Paylaş

Türkiye’nin Temel Problemleri

Ülkemizin temel sorunlarından birisi de, halka yazılı ve sözlü olarak kolay ulaşabilen sözüm ona aydınların ve tarafsız medya kuruluşlarının art niyetli tutumlarıdır. Vatandaşa söyleyecek sözleri olan aydınların ve yazılı ve görsel medyanın sorumluluk bilinciyle hareket etmemesi ülkemiz için ciddi bir iç sorun niteliği taşımaktadır. Öyle ki bu sorumsuz tutum ve davranışların ülkemiz için nasıl bir tehdit olduğunu gezi parkı olaylarında gözlemledik. Bir Milletvekilinin atmış olduğu tiwitlerin, sanatçıların basındaki söylemlerinin ve haber bültenlerine taşınan görüntülerin nasıl toplumda infial uyandırdığına beraber şahitlik ettik. O günlerde ağaçlar kesilmesin diye başlatılan eylemlerin,  üçüncü havalimanın ve üçüncü köprünün kapatılması gibi birçok isteğe dönüşmesi art niyetleri kanıtlar nitelikteydi. Bugün ise, aynı tutum ve davranışların devam ettiğini İç Güvenlik Yasası tartışmalarından anlamaktayız.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
6
Paylaş

Rusya’nın Kırım İşgali Konusunda Durum Raporu

Permanent Link to Rusya’nın Kırım İşgali Konusunda Durum Raporu

RUSYA FEDERASYONU AÇISINDAN

UKRAYNA DURUM RAPORU

Dünya üzerine ABD‘nin Irak müdahalesine kadar varlığını sürdüren Tek kutupluluk anlayışı Rusya Federasyonu çıkarlarına uygun değildir. Amerika Birleşik Devletlerinin Irak konusunda yaşamış olduğu hezimet neticesinde dünyada tek kutupluluk anlayışı bitmiş, gerçekleşen bu operasyon sonucunda ABD doğu bloğunu kaybetmiştir. Bu durum neticesinde doğu bloğun gelişmiş ülkeleri olan Rusya, Çin, İran ve Hindistan için Uluslararası güç dengeleri alanında yer açılmıştır. Artık dünyada tek kutuplu dönem bitmiş, çok kutuplu döneme girilmiştir. ABD ‘nin dünyada tek başına bir güç olmadığının en bariz kanıtı ise Suriye meselesinde Rusya’ya rağmen Irak benzeri bir saldırı girişiminde bulunamamasıdır. Bu durum ABD ve AB ülkeleri açısından bir güç zafiyeti olarak değerlendirilmektedir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde Çin, ve Hindistan ile ekonomik açıdan mücadeleye girişen ABD, Rusya ile ise siyasi alanda mücadeleye girişmiş ve kaybettiği gücün peşine düşmüştür. Başta ABD olmak üzere Avrupalı Devletler doğu bloğun da bulunan güç açığından Rusya’nın faydalanmasını ve doğu ülkelerinin Rusya’nın yanında yer almasından endişe duymaktadır. Bu sebeple ABD ve müttefikleri stratejik öneme sahip bir yer olduğunu bildikleri Ukrayna ‘da karışıklık çıkarmak suretiyle müttefik hükumeti devirip yerine Batı yanlısı bir yönetim getirerek Rusya’yı stratejik açıdan sıkıştırmak istemiştir. Ukrayna ve özellikle Kırım bölgesinde yaşayan Rus nüfusu düşünüldüğünde, bu Rusya’nın olaya müdahil olması için yeterli olduğu anlamına gelmektedir. ABD ve Batı yanlısı bir hükümetin Ukrayna’da bulunması veya AB ile ortaklık antlaşması imzalaması Rusya’nın güvenliği açısından bir zafiyet doğuracaktır. Batı yanlısı bir yönetimin Rusya Federasyonunda bulunan diğer devletlere örnek olacağı korkusu Rusya’nın müdahalesi dillendirilmeyen bir gerekçedir.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
7
Paylaş

ABD’nin Irak İşgali’nin Realizm ve Yapısal Teorileri Açısından İncelenmesi

Permanent Link to ABD’nin Irak İşgali’nin Realizm ve Yapısal Teorileri Açısından İncelenmesi

Özet

Uluslararası sistemde bir dönemin başlangıcı olan 9/11 olayları dünya sistemini birçok açıdan etkilemiştir. 9/11 olaylarının ardından gerçekleştirilen Afganistan müdahalesi ve Irak’ın işgal edilmesi uluslararası sistemde birçok değişikliğe neden olmuştur. Özellikle Irak’ın işgali öncesinde tek kutuplu bir yapıda kendisini gösteren sistem, Irak’a müdahale sonrasında gerçekleşen olaylar nedeniyle doğu bloğunu ortaya çıkarmış ve uluslararası sistemi çift kutuplu hale getirmiştir. Meydana gelen bu gelişmelerin ülkeler açısından doğru okunup iyi analiz edilmesi, ülkelerin içerde ve dışarıda daha sağlıklı karar almalarına katkı sağlayacaktır. Meydana gelen olayların analizlerin besin kaynağı ise uluslararası ilişkiler teorilerindir.

Bu çalışma ABD’nin Irak’ı işgali Realizm ve Yapısal Realizm açısından incelenecektir.  Çalışmanın İlk bölümünde Realizm ve Yapısal Realizmin temel argümanları incelenecek ve her iki teorinin uluslararası sistemde meydana gelen olayları hangi açıdan değerlendirdiği ele alınarak, bu teorilerin karşılaştırılması yapılacaktır. İkinci bölümde, ABD’nin ırak müdahalesinin temelini oluşturan 9/11 olayları, ABD öncülüğündeki NATO güçlerinin Afganistan müdahalesi ve Irak işgalinin doğurduğu sonuçlar ele alınacaktır. Üçüncü bölüm de ise Irak işgalinin Realizm ve Yapısal Realizm açısından incelenmesi, gerçekleşen müdahalenin ABD ve bölge ülkeleri açısından hangi sonuçlara neden olduğu incelenecektir.

Tüm bu çalışmaların neticesinde 9/11 olaylarının, ABD’nin Afganistan müdahalesinden almış olduğu desteği kaybetmeksizin, benzer nedenlerle Irak’a saldırmasının ve bu işgali gerçekleştirmesinin temelinde yatan sebebin uluslararası sistem de gücünü korumak ve kesin kazanç elde etmek için  gerçekleştirdiği anlaşılacak ve meydana gelen bu olayın açıklamasının Realizm tarafından doğru şekilde yorumlandığı sonucuna varılacaktır.

  1. Giriş

11 Eylül 2001 tarihinde, Amerika Birleşik Devletlerinin önemli ve simge merkezlerine yapılan terör saldırılarının sıradan ve plansız bir terör saldırısı olarak aktarılması mümkün değildir.  ABD’nin kendi içinde yaşadığı iç savaştan sonra özellikle kendi topraklarında bu derece şiddetli bir saldırıya maruz kalmamış, güvenlik ve özgürlük ülkesi olarak bilinen ABD ‘ye bu saldırı gerçekleştirildikten sonra ciddi bir travma yaşanmıştır. Saldırının hemen ardından uluslararası toplum ABD’nin yanında yer almış ve Afganistan Müdahalesinin yapılması noktasında ciddi bir destek verilmiştir. Ancak daha sonrasında ABD’nin Afganistan’da güvenlik gerekçesiyle yapmış olduğu operasyon, Irakta kendisini bir işgal olarak göstermiştir. Afganistan’a olan müdahalenin bir güvenlik kaygısı taşımasının yanında, Irak’ın işgali uluslararası toplumun desteğini arkasına alan ABD için bir fırsat oluşturmuş ve güvenlik kaygısıyla başlayan mücadele ABD’nin güç kaygısına dönüşmüştür. Irak’ın işgalinden sonra ABD’nin bölge ülkelerini dizayn etme girişimleri ABD için güvenlik kaygısından ziyade güç kazanma isteğinin ön planda olduğunun bir göstergesidir.

Gerçekleştirilen Afganistan müdahalesinin ve Irak işgalinin Realizm ve Yapısal Realizm açısından incelenip anlamlandırılması bu çalışmanın ana konusunu oluşturmaktadır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
8
Paylaş

IRA Terör Örgütü ile Müzakere Süreci

Permanent Link to IRA Terör Örgütü ile Müzakere Süreci

ÖZET

Bu çalışmada Kuzey İrlanda’da etkili olan IRA terör örgütünün İrlanda Cumhuriyeti, Britanya ve Kuzey İrlanda’daki terör faaliyetlerinin Britanya’nın terörle müzakeresini etkileyip, etkilemediği çalışmanın ana unsurunu oluşturmaktadır. Kuzey İrlanda sorununun temelini oluşturan Britanya’nın yapılmacı ve asimilasyon politikasının İrlanda üzerinde nasıl uyguladığı ve İrlandalıların tepkilerinin zamanla nasıl terör faaliyetlerine dönüştüğü gözlemlenecektir.

Ayrıca bu çalışmada Britanya’nın, İrlanda Cumhuriyetinin ve Ira’nın (Sinn Fein) başlatmış olduğu barış müzakerelerinde meydana gelen terör faaliyetlerinin taraflar arasındaki müzakerelere etkisi tartışılacaktır.

Araştırmanın veri kaynaklarını, İrlanda’daki etnik ve dini ayrışmanın nasıl gerçekleştiği, Britanya’nın İrlanda üzerindeki asimilasyon politikasını ve İrlandalıların tepkilerinin nasıl terör faaliyetlerine dönüştüğü konusundaki araştırmalar, Britanya adına müzakerelere katılan Jonathan POWELL ile Kuzey İrlanda adına müzakerelere katılan Sinn Fein lideri Gerry Adams ile yapılan mülakatlar ve konuya ilişkin makale ve çalışmalar oluşturmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde İrlanda’nın tarihi ve mezhepsel olarak ayrışmasının nasıl gerçekleştiği çalışılacak, ikinci bölümde ise başlatılan asimilasyon politikasına karışık halkın tepkisine karşı yapılan baskıların nasıl bir terör eylemine dönüştüğü incelenecektir.

Üçüncü bölümde ise Kuzey İrlanda’da barışı sağlamak amacıyla Britanya, İrlanda Cumhuriyeti ve Ira (Sinn Fein) arasında başlatılan müzakerelerin nasıl bir ortamda geliştiği, barış masasına hangi şartların getirildiği, müzakerelerin başlamasıyla ülkelerin nasıl bir risk aldığı, müzakereler noktasında barışın hangi oranda sağlandığı aktarılacaktır.

Yapılan incelemelerde, Kuzey İrlanda sorunu hakkında yapılan müzakerelerin başlamasın da terör eylemlerin etkisinin olmasının yanında ülkelerin yapmış oldukları terör harcamaları, İngilizlerin ve İrlandalıların artık barış istemeleri etkili olmuştur. Bu bağlamda müzakerelerin başlamasında sadece terör eylemlerin etkili olduğu yanlış bir değerlendirme olacaktır.

(daha&helliip;)

Devamını Oku
7
Paylaş