İktidara Giden Yol Ak Parti’yi Anlamaktan Geçer

Permanent Link to İktidara Giden Yol Ak Parti’yi Anlamaktan Geçer

7 Haziran 2015 Genel seçimleri yaklaşırken, partilerin ülkenin yönetimine talip olurken hangi vaatlerde bulunduklarını görmeye başladık. Parti liderlerinin ve o partinin misyonunu taşıyan parti yöneticilerinin ülke yönetimine dair açıklamalarına bakıldığında ise AKPARTİ haricinde diğer partilerin 2002 ’den bu yana aynı söylemler üzerinden siyasetlerini devam ettirdiklerini görmekteyiz. Bu durum ise AKPARTİ ‘nin siyaseti yönlendirmesi ve dolayısıyla her geçen gün güçlenerek yoluna devam etmesinin sebepleri arasındadır. Muhalefet partilerinin ise AKPARTİ ‘yi devletin imkânlarından faydalanarak güçlendiğini iddia etmeleri, kendi seçmenleri üzerinde oynadıkları bir oyundan ibaret olarak görülüyor. Muhalefetin bu analizi doğru olmuş olsaydı, bugüne kadar iktidara gelen her partinin en az AKPARTİ kadar iktidarda kalması gerekmez miydi? AKPARTİ ‘nin ilk olarak kadro partisi olarak kurulmasının ardından, kısa zamanda kitle partisine dönüşmesini – iktidar olmasının da ufak bir payının olduğunu kabul ederek – neye borçludur? Bu sorunun cevabının bulmak için partilerin politikalarını dayandırmış oldukları söylemlere ve vatandaşlara çizmiş oldukları Türkiye misyonuna bakmakta yarar vardır.

İlk olarak ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinden başlayacak olursak, Türkiye’nin kurucu partisi olduğunu her fırsatta dile getiren CHP ‘nin halkın büyük bir kısmıyla arasında bulunan buz dağları halen yerini korumaktadır. Bugün kendi içerisinde dahi bir söylem bütünlüğü oluşturamayan partinin her dönemde vatandaşa seçim vaadi olarak laikliği sunması, ülke içerisindeki eleştirilerini yabancı ülkelerde şikâyet tonunda seslendirilmesi, halkın dini hassasiyetlerine ters düşmesi ve ters düşen kişileri parti içerisinde bulundurması halk ile parti arasındaki uçurumları artırmaktadır. Halkın gündeminde bulunmayan laiklik endişesi ise, partiye oy kazandırmamakla birlikte; CHP ‘nin elit partisi olarak kalmasına neden olmaktadır. CHP yönetimine düşen ise, parti tarihinden günümüze kadar gelen millete rağmen siyaset söyleminden vazgeçerek, rejime düşman olarak gördüğü kesimlerle barışması ve bunu eylemsel olarak göstermesidir.

Türkiye’nin önemli bir nüfusunun ideolojilerine bakılmaksızın milliyetçi olduğunu iddia etmesine rağmen Milliyetçi Hareket Partisi’nin barajın birkaç kademe üzerinde takılı kalması önemlidir. Halkın günlük söylemlerinde kendisini gösteren İslami kavramlarla desteklenmiş milliyetçilik düşüncesinden farklı olarak, partinin ırkçı söylemlerle kendisini tanıtması bu durumun sebepleri arasındadır. MHP ‘nin belirli bir dönemdir, CHP ile olan dirsek teması, ülkenin terör sorununa karşı ortaya çıkan açılım politikalarına alternatif bir politika üretmeyerek söz konusu sorunu silahlı kuvvetlere havale etmesi ve seçim vaadi olarak ülkenin bölünmesini engelleyeceği söylemleri kendi tabanı haricindeki kitleyi etkilemediği görülmektedir. Bugün, açılım politikaları kapsamında atılan birçok adımdan rahatsız olmasına rağmen halkın önemli bir kesiminin açılımı desteklediği bilinmektedir. MHP ‘nin bir kesimin partisi olmaktan çıkması için, kurtuluş savaşında ırkına bakmaksızın vatanı için şehit olanları hatırlaması ve ülke içerisindeki farklılıkları tehdit olarak görmekten vazgeçmesi faydasına olacaktır.

Geçmiş dönemde, meydana gelen olumsuz olayların neticesinde ortaya çıkan şiddetin ve terörün sonlandırılmasında önemli bir rol alabilecek olmasına rağmen belirli bir kesimin partisi olmakta direnen Halkların Demokratik Partisinin söylemlerine bakıldığında, Türkiye’nin partisi olmakta çok uzak bir şekilde, bölgesel vaadler içerisinde bulunması HDP yi sınırlandırmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP ‘nin adayı olan Selahattin DEMİRTAŞ ‘ın şiddetten uzak siyaseti benimsemesi sonucunda birçok kesimin oyunu alması olumlu gelişmeyken, seçim sonrasında ise şiddet içeren söylemlerine devam etmesi, yaklaşan seçimler öncesi vatandaşa olumsuz mesajlar yüklemektedir. Bugün ana muhalefet partisinin söylemlerinden rahatsız olmalarına rağmen, oylarını HDP ‘ye vermek konusunda tereddüt etmeleri bu durumun göstergesidir. HDP ‘nin şiddet içeren söylemlerden vaz geçerek İngiltere’de bulunan Sinn Fein partisi gibi, kendi kitlesini siyasete çekmesi partinin önünü açacaktır.

Mecliste sandalyeleri bulunan muhalefet partilerinin hangi söylemlerle ülke yönetimine dair vaatlerde bulunduğu, dolayısıyla halka vermiş olduğu mesajları inceledik. Vatandaşın kendi görüşlerini yansıtan partiye oy verirken o partinin vizyonunu ve misyonunun önemli bir kısmını kabul ettiğini düşünecek olursak, muhalefet partilerinin başarısızlığından bahsedebiliriz. Bu anlamda, muhalefet partilerine düşen, parti misyon ve vizyonlarını tekrar gözden geçirmektir. Adalet ve Kalkınma Partisinin yaklaşık on dört yıllık iktidarında gerçekleştirmiş olduğu icraatların yanında bölgede ve dünyada söz sahibi olma gayreti; aynı zamanda ülke içerisindeki kritik sorunları, yara alacağını bilmesine rağmen düzeltmek istemesi halkta karşılık görmektedir. AKPARTİ siyasi söylemlerini korkular ve endişeler üzerine değil, reformlar ve yenilikler üzerine inşa etmiştir. Bu bakımdan, AKPARTİ ‘nin halkın nabzını tutması ve söylemlerini belirlemesi veya ortaya atmış olduğu söylemleri açıklayarak halka kabul ettirmesi onun bir kitle partisi olduğunun göstergesidir. Muhalefet partilerinin Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ‘nın ardından partinin gevşemesini beklemesi ve ortaya çıkacak karmaşadan faydalanmak isteği siyaset azıklarının bulunmadığını göstermektedir.
Bu anlamda, bugün Türkiye’de iktidara talip olan kesimlerin, ilk olarak AKPARTİ ‘nin söylemlerinden kendilerine ders çıkarmaları, ona destek veren kitleleri benimsemeleri ve farklılıklarından ötürü hiç bir kesimi dışlamamaları gerekmektedir. Ülkemizin insanı artık korku ile değil ümit ile yaşamak istediği unutulmamalıdır.

9
Paylaş

Yorum Yazın