IRA Terör Örgütü ile Müzakere Süreci

Permanent Link to IRA Terör Örgütü ile Müzakere Süreci

ÖZET

Bu çalışmada Kuzey İrlanda’da etkili olan IRA terör örgütünün İrlanda Cumhuriyeti, Britanya ve Kuzey İrlanda’daki terör faaliyetlerinin Britanya’nın terörle müzakeresini etkileyip, etkilemediği çalışmanın ana unsurunu oluşturmaktadır. Kuzey İrlanda sorununun temelini oluşturan Britanya’nın yapılmacı ve asimilasyon politikasının İrlanda üzerinde nasıl uyguladığı ve İrlandalıların tepkilerinin zamanla nasıl terör faaliyetlerine dönüştüğü gözlemlenecektir.

Ayrıca bu çalışmada Britanya’nın, İrlanda Cumhuriyetinin ve Ira’nın (Sinn Fein) başlatmış olduğu barış müzakerelerinde meydana gelen terör faaliyetlerinin taraflar arasındaki müzakerelere etkisi tartışılacaktır.

Araştırmanın veri kaynaklarını, İrlanda’daki etnik ve dini ayrışmanın nasıl gerçekleştiği, Britanya’nın İrlanda üzerindeki asimilasyon politikasını ve İrlandalıların tepkilerinin nasıl terör faaliyetlerine dönüştüğü konusundaki araştırmalar, Britanya adına müzakerelere katılan Jonathan POWELL ile Kuzey İrlanda adına müzakerelere katılan Sinn Fein lideri Gerry Adams ile yapılan mülakatlar ve konuya ilişkin makale ve çalışmalar oluşturmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde İrlanda’nın tarihi ve mezhepsel olarak ayrışmasının nasıl gerçekleştiği çalışılacak, ikinci bölümde ise başlatılan asimilasyon politikasına karışık halkın tepkisine karşı yapılan baskıların nasıl bir terör eylemine dönüştüğü incelenecektir.

Üçüncü bölümde ise Kuzey İrlanda’da barışı sağlamak amacıyla Britanya, İrlanda Cumhuriyeti ve Ira (Sinn Fein) arasında başlatılan müzakerelerin nasıl bir ortamda geliştiği, barış masasına hangi şartların getirildiği, müzakerelerin başlamasıyla ülkelerin nasıl bir risk aldığı, müzakereler noktasında barışın hangi oranda sağlandığı aktarılacaktır.

Yapılan incelemelerde, Kuzey İrlanda sorunu hakkında yapılan müzakerelerin başlamasın da terör eylemlerin etkisinin olmasının yanında ülkelerin yapmış oldukları terör harcamaları, İngilizlerin ve İrlandalıların artık barış istemeleri etkili olmuştur. Bu bağlamda müzakerelerin başlamasında sadece terör eylemlerin etkili olduğu yanlış bir değerlendirme olacaktır.

  1. Giriş

Kuzey İrlanda kaynaklı terör eylemlerinin Britanya’nın terör grupları ile müzakeresinde etkisi oldu mu? Bu çalışmada bu sorunun cevabı kesin evet olmamakla beraber bu sebepten ziyade barış müzakerelerinin başlaması hususunda bir den fazla sebep olduğu anlaşılmıştır. İrlanda adasına 1169 tarihinde İngilizlerin işgali neticesinde başlayan problemler yerli halkın tepkisini çekmiş ancak İngilizlerin politikası asimilasyon seviyesine ulaştığı noktada tepki hareketi terör eylemleri ile kendini göstermiş bunun karşılığında Britanya tepkileri anlamak niyetinde olmamış ve sorunun çözümü için müzakere yapmak yerine, problemin çözümünü askerilerine emanet etmiştir. (Kökler, 1996)

Kuzey İrlanda sorununda meydana gelen mezhepsel ve etnik milliyetçiliğin sömürge devletleri içerisinde olan İngiltere devletinin İrlanda adasını sömürmek istemesi İrlanda sorununu bugün bu şartlara taşımıştır. ( Kalem, 2011 S:63 )

Kuzey İrlandalı Katoliklere uygulanan asimilasyon ve sömürü politikaları sonucunda ciddi boyutlara ulaşmış ve yapılan küçük çaplı savaşları Katoliklerin kaybetmesi sonucunda Katoliklerin mülkiyetindeki topraklar %59 dan %22 ye düşürmüş ve kabul edilen yasa ile Katoliklerin memur olması, silah taşıması, oy kullanması ve parlamentoda görev alması yasaklanmıştır. (ATAMAN, DURAN ve İNAT, 2007 s:241)

Katoliklerin Kuzey İrlanda’daki nüfusu %34 civarında ve bu şekilde asimile edilmeleri çok zordu, İngilizler İrlanda bölgesinde yeni yerleşim bölgeleri açıp buralara Protestanları yerleştirmiş kendine hizmet eden milletvekillerinin sayısını artırmış aynı zamanda, İrlanda meclisindeki milletvekillerinin bir kısmını toprak ve para ile satın alarak İrlanda meclisinden çıkarmış olduğu yasa da;  Beş yüz yıllık Dublin Parlamentosu kapatılacak, İngiliz parlamentosun da İrlanda temsil edilecek ancak temsil eden Lort Katolik olmayacaktı.  İngilizlerin İrlanda adasındaki politikalarına 1845 yılında yaşanan kıtlık neticesinde ciddi sıkıntılar yaşayan Katolik İrlandalılara İngilizlerin yardım etmeyerek çaresiz bırakması ve ekilebilir toprakların ciddi bir kısmına el koyarak Protestan İrlandalılara ve İskoç göçmenlere vermesi mezhepsel ve etnik olan problemi ekonomik boyuta taşımış ve ayrışmayı artırmıştır. (Yavuz, 2011) İngilizlerin ortada bulunan problemle alakalı bu tutumları mezhepsel ve ekonomik olan problemin etnik boyutlara yükselmesine neden olmuş, İrlandalar ve İngilizler çatışmanın tarafı olmuştur.

İngilizlerin yerli Katoliklerin elinden almış olduğu toprakları kendi yerleştirdiği göçmenlere dağıtması gerginliği tırmandırmış çatışmaların başlangıcını oluşturmuştur.  (ÖZDEMİR, 2012 S:28)

Kendi bulundukları topraklarda devlet yönetiminde görev alamayan ve her türlü maddi ve manevi baskı altında kalan İrlandalıların bir kısmı İrlanda’yı terk ederek ABD’ye yerleşmişler, burada İrlanda Cumhuriyetçi Kardeşliği örgütünü kurmak suretiyle ileride başlayacak olan silahlı eylemlere maddi destek verdikleri gibi çözüm sürecinde ABD’de ciddi bir lobi oluşturmaları nedeniyle Başkan Clinton’u devreye sokacak ve barış görüşmelerine katkıda bulunacaklardır. (Bağcı, 2009) İrlanda’dan çöz eden yerleşimcilerin ABD ‘nin problemde arabulucu olması konusunda ciddi katkıları olmuştur.

  1. yy başlarına halen devam eden sorunun askeri mantıkla çözümü 1919’da İrlandalı Katolik Gönüllüler tarafından kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu kurulmuş ve savaşı başlatmak adına, Ira Kraliyet polisinden iki kişiyi öldürmüş, eylemlerini kentlere taşımıştır. Bu süre zarfında Birinci Dünya Savaşından kaynaklanan karışıklıktan faydalanıp İrlanda Cumhuriyeti ilan edilmiş İngilizler tarafından Kuzey İrlanda kendilerinde kalmak şartı ile devlet tanınmıştır. (www.msxlabs.org)

Bu dönemden sonra İrlanda Cumhuriyeti ve Britanya için Kuzey İrlanda sorununun önemli başlangıcı olmuştur. Bu aşamadan sonra kendilerini kandırılmış hisseden Kuzey İrlandalı Katolikler Ira’yı tekrar kurmuş ve başta Britanya olmak üzere İrlanda Cumhuriyetinin topraklarında da terör eylemleri gerçekleştirmişlerdir.

  1. Kuzey İrlanda Sorunu

Kuzey İrlanda sorununu ele alırken bölgedeki şartları, adanın tarihi, sorunun ortaya çıkısı ve terör eylemlerinin başlaması incelenmelidir. Avrupa kıtasının kanayan yaralarından bir tanesi olan Kuzey İrlanda sorunun benzerleri esasen Avrupa‘nın birçok ülkesinde kendini göstermiştir. Bu sorunlar kendisini çoğunlukla milliyetçilik, mezhepsel ve dini alanda tanımlamaktadır. Büyük Britanya sorununa ise tamamen mezhepsel ayrılıktan çıkan problem denmesi konuyu kısır manada ele almak olacaktır.      Kuzey İrlanda problemi içerisinde aynı dine inanmalarına rağmen mezhepsel bir farklılık yaşayan aynı bölgenin halklarının güçlü olan tarafından zamana yaymak suretiyle ezilmesi, sömürülmesi ve asimile edilmeye çalışmasına karşılık bir tepki olarak doğmuştur. Bu tepkiyi demokratik olmaktan çıkaran ise silahlı terör eylemlerine başvurulmasıdır. Kuzey İrlanda sorunu, İrlanda Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Britanya hükümeti Kuzeyde bulunan 6 ilin kendisinde kalması neticesinde bu devleti tanımasından sonra kendisini göstermiştir.

Büyük Britanya ile Serbest İrlanda Cumhuriyeti arasında 6 Kasım 1921 tarihinde Londra ‘da imzalanan anlaşmanın şartlarından bazıları şunlardı;

  • İngiliz güçleri İrlanda’dan çekilecek,
  • İrlanda Kanada gibi kendi hükümetine sahip fakat İngiliz himayesinde kalacak,
  • İrlanda’nın başına İngiliz bir yönetici atanacak,
  • Serbest İrlanda Parlamentosu’nun her üyesi Britanya’ya bağlılık yemini edecektir. (msxlabs.org )

Yapılan seçimlerde Güney İrlanda’nın büyük bir kısmı bağımsızlığı seçince ada son biçimini alıyordu. (Güner, 2009)

Yapılan bu antlaşmanın neticesinde Katolik Kuzey İrlandalılar İngiltere’ye bağlılığı ihanet kabul etmişler ve terör faaliyetlerine Serbest İrlanda Cumhuriyetini dâhil etmişler ve İrlanda’da eylemlere başlamışlardır. İrlanda Cumhuriyeti ise Ira’yı yasadışı örgüt kabul etmiş ve tasfiyeye başlamıştır. Ira ayrıldıkları soydaşları ile birleşmek için her iki devleti de kendisine hedef seçmiş ve saldırıya başlamıştır. Tüm bu gelişmeler devam ederken Kuzey İrlandalı Protestanlar boş durmuyorlardı. Sahip oldukları ayrıcalıkların ellerinden alınmasından endişeye kapılan Protestan İrlandalılar ve Katoliklere karşı silahlandılar ve ıra’nın liderlerine karşı suikast eylemlerinde bulundular. Amaçları Kuzey İrlanda’nın Britanya’ya bağlı kalmasını sağlamaktır. (Yavuz, 2011)

1937 tarihinde Serbest İrlanda Devletinin Anayasasında Kuzey İrlanda’nın kendilerine ait topraklar içerisinde göstermesi Protestanların İrlanda devletine karşı silahlı eylemler yapmasına sebep olmuştur. (Bilgü, 2005)

İki ülkenin toprakları ayrılmasına rağmen uzun zamandır beraber yaşam sürdüren halkların bir kısmı diğer devletin topraklarında kalıyordu. Bu sebeple iki devlet arasında bir göç dalgası başlamıştır. Çünkü her iki tarafta kendinden olmayanları baskı altına almaya çalışıyordu. Serbest İrlanda Cumhuriyetinde bulunan Protestanlar tıpkı Britanya’da bulunan Katolikler gibi baskı altında bulunuyordu. Ve tarihler 1949 yılını gösterdiğinde Serbest İrlanda adını Özgür İrlanda Cumhuriyeti olarak değiştirdi. Ve bu olay Katolik ve Protestan İrlandalılar arasında iç çatışmaların tekrar hızlanmasına sebep oldu. İngilizlerin ise Kuzey İrlanda’daki Katoliklere karşı sebepsiz ev baskınları, cezalandırılmaları ve yaptırımları halkın Ira’da birleşmesine ve bu örgüte sempati duymasına sebep olmuştur. (Dik, 2005)

Bu safhada Kuzey İrlanda’da Britanya yanlısı bir yerel hükümet vardı, ancak İrlanda Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Kuzey İrlanda’da karışıklık devam etmekle birlikte Ira eylemlerini yavaşlatmış ve kendi içerisinde bölünmeler yaşamıştır. İrlanda Cumhuriyetinin bağımsızlığını kazanması ve Birleşik Krallıktan ayrılması mevcut durumu daha çok karmaşık hale getiriyordu. Katolik İrlanda içerisinde kalmış İngiliz yanlısı Protestanlar, Britanya’nın içinde kalmış Katolik İrlandalıların bulunması sorunun canlılığını koruyordu.

1960 – 1968 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletlerinde esinlenerek İnsan Hakları Hareketi başlatılmış, ancak bu durumdan imtiyazlarını kaybetmek istemeyen Protestanlar Kuzey İrlandalılar rahatsız olmuş, yapılan gösterilerde Katolik gruplara şiddetli müdahale basına yansıması üzerine kaynamaya hazır kazan durumundaki Kuzey İrlanda tekrar karıştı ve eski Ira militanları tarafından PIRA ( Geçici İrlanda Cumhuriyeti Ordusu )  isminde silahlı örgüt kuruldu. Kuzey İrlanda hükümetinin kontrolü kaybetmesi neticesinde İngiltere’den yardım istedi ve barışı koruma harekatı olarak isimlendirilen harekat 38 yıl sürmüş, haksız bir çok uygulamaya imza atılmıştı. Ev baskınları, sokağa çıkma yasakları, ciddi şekilde uygulanırken silahsız 13 kişinin İngiliz askerleri tarafından öldürülmesi Ira’nın eylem politikasını değiştirmiştir. Ira öldürülen Katoliklerin intikamını alacağını duyurmuştur. Daha önce can kaybına yol açmamak için eylemlerini önceden polise bildiren Ira artık can kaybı verdirmeye başlayacaktır. (Yavuz, 2011)

Ira’nın yapmış olduğu eylemler artık ciddi can kayıplarına sebep olmuştur. Medyanın yayın gücünü de arkasına alan eylemler daha yıkıcı bir sonuç doğurmaya başlamıştır. Daha komplike çalışmaya başlayan Ira İngiltere Başbakanı Margareth THATCHER ‘a suikast düzenleyecek kadar kendinden emin hale gelmiştir. (Dik, 2005)

Bahse konu yıllar Kuzey İrlanda için ciddi karışıklığın yaşandığı yıllar olmuştur. Ira ile aynı amaca hizmet eden ancak daha militarist olan IRLA ( İrlanda Ulusal Kurtuluş Ordusu ) ve  Protestanlar tarafından kurulan başta UVF ( Ulster Gönüllü Güçleri ) olmak üzere terör faaliyeti gösteriyordu. Ancak yapılan kanlı eylemlerin birçoğu Ira ya isnat edilecektir. ( Bilgü, 2005)

Kuzey İrlanda da gerçekleşen karışıklık nedeniyle Protestan Parlamentosu olarak tanınan Kuzey İrlanda Parlamentosu İngiltere tarafından kapatılmıştır. Bu durum Ira için bir zafer anlamına geliyordu. Ira’nın eylemlerinin artması üzerine İngilizler tarafından entegre etme yasası yürürlüğe girmiş, yasaya göre güvenlik güçleri barışı korumak amacıyla kuşkulanılan her bireye karşı yargı kararı olmaksızın tutuklama kararı verebiliyordu. (Yavuz, 2011) Bu durum ciddi bir insan hakları ihlaline sebep olacağı anlaşılmakla beraber ayrışmayı ve İngiltere’ye karşı var olan nefreti tırmandırdığı düşünülmektedir.

Kuzey İrlanda problemi İngiltere tarafından şiddet ve baskıyla çözülmeye çalışılmış, özellikle müzakere sürecine başlamadan önce İngilizlerin silahsız sivilleri öldürmesi Ira’nın yöntem değiştirerek daha kanlı eylemler yapmasına sebep olmuştur. Çatışmaların devam ettiği dönemler de müzakere girişimleri olmuş ancak koşullar, Ira’nın muhatap alınmaması ve İngiltere’nin baskısını kabul ettirme tutumu görüşmeleri sonuçsuz bırakmıştır. ( Kökler, 1996 )

  1. Müzakere Süreci

Güney İrlanda Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Kuzey İrlanda’da problemlerin arttığını, var olan problemin Serbest İrlanda Cumhuriyetine de yansıdığını, Kuzey İrlanda’da yaşanan problemlerle başa çıkamayan Kuzey İrlanda Parlamentosunun Britanya’dan yardım  talebinde bulunduğunu, bunun üzerine olağanüstü durumla başa çıkamayan Britanya hükümetinin Kuzey İrlanda parlamentosunu kapatarak kendisine bağladığını ve insan hakları ihlalleri yapmak suretiyle halkın tepkisinin çekildiğini ve halk hareketinin nasıl kanlı bir terör eylemlerine dönüştüğünü yukarıda belirtmiştik. Tüm bu gelişmeler devam ederken kısmi müzakereler yapılmış olsa da ciddi bir sonuç elde edilemeyecektir.

Müzakere süresinin inceleneceği bu kısımda müzakerelere taraf olan Britanya, İrlanda Cumhuriyeti ve Ira (Sinn Fein) arasında başlatılan müzakerelerin nasıl bir ortamda geliştiği, barış masasına hangi şartların getirildiği, müzakerelerin başlamasıyla ülkelerin nasıl bir risk aldığı, müzakereler noktasında barışın hangi oranda sağlandığı incelenecektir.

3.1. Sinn Fein

1905 yılında Arthur GRİFFİTH tarafından Ira’nın siyasi kanadı olarak kurulmuş, İrlandalıların hâkim olduğu bir İrlanda için mücadeleye başlayarak İrlanda davasının geleceği için müzakere sürecinde ciddi katlıları olmuştur. Iranın gerçekleştirmiş olduğu kanıl terör eylemlerine tepki göstererek ıranın silah bırakmasında en etikili yol Sinn Fein’e düşmüş ve bu açıdan sinn fein’in barış sürecindeki rolü önemlidir. (www.bilgesam.com)

1960 tarihinde Kuzey İrlanda Hükümeti tarafından gerçekleştirilmek istenen bir dizi reformlara karşı kendilerinin imtiyazlarını kaybedeceklerine inanan Protestan gruplar çatışmalar başlatmış ve Katoliklere saldırmıştır. Meydana gelen karışıklıklar Hükümeti çalışamaz duruma getirmiş ve çaresiz bırakmıştır. Katolik ve Protestan gruplar arasında yaşanan şiddetin artması diyalog ve sertlikten yana olan partililerin ayrılmalarına sebep oldu.  Ve müzakerelerde söz sahibi olan daha yumuşak söyleme sahip Sinn Fein Kuzey İrlanda ‘da söz sahibi olmuştur.  (ATAMAN, DURAN ve İNAT,  2007 S: 243)

Kurulduğu yıl olan 1905 yılından itibaren Ira’nın silahlı eylemlerine destek veren ve Ira’nın altındaki birim olarak kalan Sinn Fein, Gerry ADAMS ‘ın milletvekili seçilip partinin lideri konumuna gelmesiyle şartları değiştiriyordu. ABD Başkanı Clinton ile görüşmeler yapan parti silahlı kanadını ikna ederek müzakerelerde ön plana çıkıyordu. (Kökler, 1996) Daha önce Ira’nın siyasi uzantısı olduğunu açıklayarak Iranın bir birimi gibi görülen Sinn Feinn müzakereler sırasında silahlı kanadın  önüne geçmiş ve müzakereleri başlatan taraf olmuştu. Kuzey İrlanda’yı temsil eden en büyük siyasi parti olan Sinn Fein ’de 1960 ‘da yaşanan bölünme sonucunda örgütün ılımlı kısmının partiye hakim olması müzakere için olgunlaşma döneminin başladığının bir işareti olmuştur. Ira’dan farklı düşünmeye başlayan Sinn Fein’in Lideri Gerry  ADAMS bu durumu şu şekilde beyan ediyor, “ Sinn Fein olarak biz askeri bir zaferin söz konusu olamayacağını biliyorduk. Bunu açıkça 1970 ‘ler den itibaren söylememe rağmen Ira’yı silah dışında bir seçenek olduğuna inandırmak zaman aldı. Askeri kördüğüm vardı, yani ne Ira ne de İngiliz ordusu galip geliyordu. Savaş sonuna kadar sürebilirdi. Savaşın en büyük tehlikelerinden biri savaşanların anlık eylemlere takılması, bir adım geri çekilmeyip büyük resmi görememesidir. İngiliz hükümeti tam olarak bunu yapıyordu. Sinn Fein’in barış stratejisi; İrlanda devleti, John HUME, ABD ‘deki İrlandalılar ve Beyaz Saray’ı yekvücut haline getirmekti. Bunu başardığımızda Ira’yı silah bırakmaya ikna ettik. Silah bıraktıktan sonra politik krizin kilidi açıldı. “ ( Başaran, 2010 ) Anlaşıldığı üzere Sinn Fein Irayı ikna etmek suretiyle silah bıraktırmış ve müzakerelerin en önemli adımı atılmış oluyordu. Bu sebeple Sinn Fein de yaşanan bölünme müzakere sürecinin önünü açtığını söyleyebiliriz.

  • Müzakerelerin Başlaması

Taraflar arasında geçmişte görüşmeler yapılmış ise de açıktan müzakerelerin başlaması önemliydi. 1984 ve 1994 yılları arasında Kuzey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti ve Britanya arasında müzakereler gerçekleşmiş az da olsa bazı aşamalardan geçilmiştir. Ancak 1998 de ki görüşmelere tarafların yanı sıra ABD Başkanı Clinton da katılmıştır. Bu görüşmelerden iki tarafta isteklerini alamasa da bazı hususlarda ciddi ilerlemeyi başarmışlardır. Kuzey İrlanda’daki ayrılık halkın çoğunluğu onaylamadan devam edecek ve Bağımsız İrlanda Cumhuriyeti kuzeydeki 6 şehir üzerindeki talebinden vazgeçecektir. (Dik, 2005)  Anlaşılacağı üzere silahların kısmen susması neticesinde ve tarafların elini taşın adlına koyması sonucunda birkaç adım da olsa atılmıştır. Ancak barış tam olarak sağlanamamış, 1992 – 1993 yılına gelindiğinde başarısız bir çok müzakere denemesi gerçekleşti. Bu durumun en önemli nedeni ise Katolik ve Protestan silahlı grupların silah bırakmamaları sebebiyle dışlanması oldu. 1993 yılının sonucunda IRA silah bırakmayı kabul edecektir. 31 Ağustos  1994 yılında IRA ateşkes ilan edecektir. Bir dizi tarım, kültür, ulaşım vb. gibi konularda işbirliği öngörülmüş ise de  sorun üzerinde siyasal bir çözümün olmamasını bahaneden IRA 1996 yılında bomba yüklü bir aracı patlatarak barışı bozmuş oluyordu. (Yavuz, 2011) Barış görüşmelerinin devam ettiği zaman dilimi içerisinde patlatılan bu bomba Türkiye’dekinin aksine süreci yavaşlatmamış bir takım önlemler alarak müzakerelerin devam etmesine fırsat vermiştir.

Amerikalı Senatör George John MİTCHELL tarafından görüşmeye taraf olan her kesim kabul etmesi gereken şartlar sunulmuştur.

  • Barışçıl ve demokratik yöntemlerin kullanılması
  • Silahlı örgütlerin silahlarından arıntırılması
  • Tarafların birbirlerini tehdit etmemeleri
  • İntikam saldırılarının son bulması

Bu durum ABD ‘nin sorunun çözümünde bende varım anlamına geliyordu ki o dönem Başkan olan Clinton ‘un genel stratejisi barışı getiren adan olarak anılmaktı. (Yavuz, 2011) Barış görüşmelerinin seyri bu noktada değiştiği iddia edilebilir. Bağımsız İrlanda kurulmadan önce ABD ‘ye göç eden İrlandalıların bulunması ve bunların ABD de kamuoyunda etkili olmaları ABD ‘yi sorunun çözümünde taraf olmaya zorluyordu. Barış görüşmelerinin devamı açısından bakıldığında üçüncü bir ülkenin belirli şartlar belirleyip onu taraflara kabul ettirmesi iki tarafından barış istediğinin bir göstergesi kabul edilebilir. Bunun bir göstergesi olarak barış müzakerelerini yöneten Tony BLAİR ‘ın danışmanlarından Jonathan POWELL görüşmelerde üçüncü bir tarafın etkisi konusunda müzakerelerde belirli bazı kurallar koyulması gerektiğini, ilk zamanlarda Iranın dış müdahaleye direndiğini ve silahları Britanya ya teslim etmek istemediğini ancak kurulacak uluslararası bir komisyona silah teslimine sıcak baktığı dile getirmiştir. (www.gazeteboyut.com.tr) Iranın müzakerelere oturmasındaki büyük etkenin ABD de bulunan İrlandalılardan almış olduğu yardımların kesintiye uğrama korkusu olarak da düşünülebilir.

  • Kutlu Cuma Antlaşması ( Good Friday )

Taraflar arasında yapılan görüşmelerin ABD tarafından organize edilmesi nedeniyle ilerleme gösteriyordu. Ancak çatışmanın taraflarının birbirlerine olan güvensizlikleri ve düşmanca hisleri görüşmelerden bir sonuç alınmasında bahane oluyordu. Jonathan POWELL müzakerelerin devam ettiği tarihlerde yaşanan bir olayı şu şekilde aktarıyor “ McGuinnness ve Gerry Adams ile buluşmaya gittiğimde ellerini sıkmayı  reddettim. “ bu durum taraflar açısından görüşmelerin nasıl bir güvensizlik etrafında gerçekleştiğinin bir örneğidir. (www.gazeteboyut.com.tr)

Müzakerelerin seyrini değiştiren olay 1997 de Başkan olan Tony BLAİR’in İrlanda da yaşanan kıtlık olayına ilişkin olarak özür dilemesi ortamı bir nebze olsun yumuşatmıştır. Nihayet 1998 de Kutsal Cuma olarak bilinen antlaşma imzalanmıştır.  Ancak bu Iranın Kuzey İrlandayı Bağımsız İrlanda ile birleştirmekten vazgeçtiği anlamına gelmemiştir. Buna rağmen ABD ‘nin arabuluculuğunu kabul etmiş ve silahlarını teslim etmemiştir. (Yavuz, 2011) Görüşmelerin başladığı tarihlerde Britanya tarafından ileri sürülen Iranın silahlarını teslim etmesi şartının antlaşmadan sonra yapılması; aynı şekilde Britanya ordusunun Kuzey İrlanda’dan çekilmesi meselesinin antlaşma sonuna bırakılması iki şekilde yorumlana bilir. Birincisi taraflar arasında yapılan müzakereler sonucunda gelen antlaşmanın bir güven ortamı doğurduğu, ikinci olarak ise arabulucu olarak görüşmelere katılan ABD ‘ye tarafların güvenmesi veya güvenmek zorunda kalmasıdır.

Taraflar arsında yapılan antlaşmada Kuzey İrlanda’nın geleceğine Kuzey İrlanda halkının karar verebileceği, Kuzey İrlandalıların Britanya ve Güney İrlanda Pasaportlarını aynı anda taşıyabileceklerini, Güney İrlanda’nın Kuzey İrlanda’dan toprak talebinde bulunmayacağı konusunda antlaşmaya varıldı. Aynı antlaşmada eğer Kuzey İrlanda halkının onayı olması durumunda Kuzey İrlanda’nın Güney İrlanda’ya bağlanabileceğini de kapsamıştır. Antlaşma Kuzey İrlanda sorunun başlamasında önemli rolü olan Katolikler ve Protestanlar arasında yetki ve güç paylaşımı, seçim sistemindeki oranlar, azınlık hakları gibi konularda anlaşılmıştır. (Yavuz, 2011)

Barış görüşmelerinde eşit yurttaşlık haklarının tanınması gibi bir takım kararların alınması Kuzey İrlanda ‘da daha önce böyle bir hakkın olmadığının göstergesi olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Britanya’nın bir suç üstlenmesi olduğu gibi sorunu telafi ettiği de gözlemlenebilir. Britanya’nın müzakereler sonucunda almış olduğu büyük bir risk olan Kuzey İrlanda halkının kendi kaderlerini belirleme hakkı bir barış istemesinin en açık örneği olarak yorumlanacak olsa da Kuzey İrlanda’ya Britanya tarafından yerleştirilen Protestan nüfusun ağırlıkta olması ve Katolik İrlandalıların azınlık durumda kalmasından kaynaklanan bir rahatlık söz konusudur.

Kuzey İrlanda için federal yönetimin yolunu açan bu antlaşma 2005 yılında terör örgütünün siyasi kolu Sinn Fein’in Iranın silah bıraktığının açıklaması ve İngiliz askeri birliklerinin Kuzey İrlanda’dan çekilmesi ile yürürlüğe girmiştir. (Yavuz, 2011)

  1. Değerlendirme

Avrupa’nın kanayan yaralarından bir tanesi olan Kuzey İrlanda sorunu Britanya’nın Kuzey İrlanda’yı mezhepsel olarak farklı olan halk kitlelerini taşımak suretiyle işgal ettiği ve daha sonrasında Katolik İrlandalıların azınlık durumuna düşerek  baskı altında kalmaları sonucunda ilk etapta sürtüşme olarak başlayan çatışmalar, Iranın silahlı eylemleri başlatması ile Kuzey İrlanda’da ve daha sonrasında ise Britanya ve Bağımsız İrlanda’ya yansıyan bir  terör problemi haline gelmiştir.

Başlangıçta mezhepsel bir çatışma ile başlayan problem daha sonrasında etnik bir hal almıştır. Kuzey İrlanda sorunu konusunda iki tarafın güç kullanarak birbirlerini alt etmeye çalışmaları sonuçsuz kalmıştır. Ancak tarafların bu çatışmaların bir sonunun olmaması ve askeri olarak bir sonuç elde edilemeyeceğini anlaması tarafları müzakerelerin başlaması sonucuna ulaştırmıştır. Bu konuda Birleşik Krallık adına müzakere çalışmalarını yürüten Jonathan POWELL “Müzakerelerin başarılı olması için en önemli ön koşulun tarafların askeri olarak kazanamayacağını birbirini tamamen yenemeyeceğini anlamasıdır. “ demektedir. (www.gazeteboyut.com) Konuya ilişkin olarak Sinn Fein Lideri ve müzakereleri Ira adına yürütmüş kişi olan Gerry ADAMS ise sorunların ilk etapta askerler tarafından çözülmeye çalışıldığını ancak bunun bir sonuç getirmediğini, devletler dahil herkesimin masaya oturması sonucunda barışın sağlandığını dile getirmiştir. ( Başaran, 2010 ) Müzakerelerin öne çıkmış isimlerinin vermiş oldukları beyanatlar incelendiğinde bir zaman sonucunda iki taraf içinde askeri seçeneklerin ortadan kalktığını ve tarafların müzakerelere ısındığı anlaşılmaktadır. Bu noktada gerçekleşen terör eylemlerinin ve devletin uyguladığı işkence ve saldırıların çözüme bir katkı sunmadığı ancak müzakere noktasına giden yolda bir kilometre taşı olduğu düşünülmektedir. Ira cephesinde silahların susturulmasının esasen Ira’nın kontrolünde devam eden Kuzey İrlanda probleminin, Ira’nın siyasi kanadı olan Sinn Fein’in kurulmasıyla silahın önüne geçtiği silah yerine müzakereleri esas aldığı ve elini taşın altına koyarak risk alması sonucunda etkili olduğu söylenebilir. ( Kurubaş, 2011)

Müzakerelere giden yolda alınan riskler konusunda Kuzey İrlanda Ulster Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Martin MELAUGH Tony BLAİR ‘in almış oldu riski şu şekilde yorumluyor : “ Blair, bir anlaşmanın mümkün olduğu noktasına vardı ve buna ulaşmak için bazı politik riskler almaya hazırdı. “ ( Hamsici, 2013 ) Aynı konuda Sinn Fein lideri Adams : “İki taraftaki insanların Samim korkularına kulak vererek barışı sağladı.” demektedir. (www.cnnturk.com)  İki taraf içinde bir riskin söz konusu olduğu söylenebilir. Ancak bu noktada esas risk İngiliz Başbakanı Tony BLAİR ‘e aittir. Meydana gelecek her hangi bir kötü gidişatta İngiliz halkı tarafından sorumlu tutulacağı ve bir siyasi bedel ödeyeceği muhakkaktır.

Barış görüşmelerinin başladığı ilk zamanlardan itibaren iki tarafında birbirlerine sunmuş oldukları şartlar söz konusu iken askeri seçeneklerin ortadan kalkması ile ön şartlarda da yumuşamalar olmuş daha öncesinde olmazsa olmaz denilen noktalarda fedakârlıklar yapılmıştır. 1983 yılında dönemin Başbakanı Margaret THATCHER ‘ın barış görüşmelerine başlamak için silahların susmasını ön koşul olarak koyduğunu bunun sonucu olarak terör eylemleri ile İngilizlerin saldırılarının devam ettiğini ancak 1994 yılında müzakerelerin başlamaması için silah bırakmanın ön koşul olmaktan çıkarılmasının ön koşul olmaktan çıkması müzakerelerin başlamasını sağlamıştır.  ( Hamsici, 2013 )

Burada müzakerelere başlanmasıyla ilgili olarak Sinn Fein Lideri Gerry Adams ‘ın eşit  ve iyi niyetli bir müzakerelere başlanmasının önemli olduğu ve müzakere masasında iki tarafından eşit şartlarda her konuyu konuşması gerektiğini açıklamıştır. (www.cnnturk.com)

  1. Sonuç

Kuzey İrlanda sorununun mezhepsel olarak başlayan sorununun daha sonraları bir etnik çatışmaya dönüştüğü ancak yapılan müzakerelerin tamamen sonlandırılmış olmasa da sistemli bir terör faaliyeti bırakmadığı anlaşılmıştır. Aynı zamanda iki taraf arasında devam eden silahlı mücadelelerin bir sonucunun olmadığının taraflar açısından anlaşılması ve iki tarafın terör noktasında çözümsüzlük içerisinde bulunması tarafları müzakere sürecine itmiştir. Burada Ira’nın terör eylemlerinin amacına ulaştığı veya İngilizlerin terör eylemlerini bastırmak için uygulamış olduğu devlet terörünün etkili olduğunun söylenmesi aldatıcı olacaktır. Ancak terör eylemlerinin iki tarafı çatışmalarda izlemiş oldukları yöntemlerini değerlendirmesini sağlamış ve müzakerelere giden yolda bir mihenk taşı olmuştur. Bunun yanında İngiliz Hükümetinin Iranın silahlı eylemlerini durdurmak veya önlem almak için yapmış olduğu maliyet 75 Milyar dolardır. Bu aşırı maliyetinde İngilizleri müzakere masasına çekmiş olabileceği iddia edilebilir.

Ancak esas olan iki tarafın da terör eylemlerinden yıprandığı, terör eylemlerinin Güney İrlanda’ya da yansıdığını ve bir zaman sonucunda Britanya’nın şehirlerini vurmaya başladığını eskiye nazaran daha ölümcül saldırıların gerçekleşmesi aynı zamanda İngilizleri askeri bakımdan yenemeyeceklerini anlayan Sinn Fein’in müzakere çalışmalarına hız kazandırması ve ön koşulları kaldırmasında meydana gelen terör olaylarının meydana getirdiği sonuçsuzluk ve halkın bu konudaki müzakere isteği tarafların müzakerelere başlamalarında etkili olduğu düşünülmektedir.

Kaynakça

Ataman, M. Duran, B. İnat, K. (2009) Dünya Çatışma Bögeleri, Ankara, Nobel Yayınları

Bağcı, F. (2009) PKK – IRA İncelemesi ,

http://farukbagci.blogcu.com/pkk-ira-incelemesi/5783285   – 09/12/2013

Bilgü, İ. (2005) Kuzey İrlanda ; Özgürlük Savaşı mı ?

http://safakvaktim.com/emperlalizm/677-kuzey-irlanda-ozgurluk-savasimi  – 09/11/2013

Başaran, E. (2010) Sinn Fein Partisi Lideri Gerry Adams ile mülakat

http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/11/03/ira.terorunu.bitiren.gerry.adams-anlattı/595198.0/   – 01/11/2013

Dik, B. B. (2005) Etnik ve Dini Terör Örgütü Ira’nın İrlanda’ya etkileri

www.tasam.org.tr/-TR/icerik/262/etnik_ve_dini_terör_örgütünün_ıranın_irlandaya-etkileri   – 05/12/2013

Güner, M. (2009) İngiltere, Birleşik Krallık ve Büyük Britanya Üzerine Kuzey İrlanda

http://ozge.ersu.net/yazilar/gezi-yazilari/ingiltere-birleşik-krallik-ve-buyuk-britany  – 12/2013

Hamsici, M. (2013) Kuzey İrlanda deneyimi : 25 yıllık çatışma, 13 yıllık barışma

www.bbc.co.uk/turkçe/haberler/2013/01/130115_peace_process_8.shtml  – 12/12/2013

 

Ira’nın Doğuşu (2013) http://www.msxlabs.org/from/tarih/27750-ira-irlanda-cumhuriyet-ordusu.html.İxzz2kR9HT7nP  – 30/12/2013

İngiltere Ira sorununu nasıl çözdü ? (2013) Jonathan POWELL ile mülakat

http://www.gazeteboyut.com/ingiltere-ira-sorununu-nasil-cozdu  – 11/11/2013

Kalem, A. (2011) PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ETA VE IRA TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Beykent Üniversitesi

Kökler, M. (1996) Ira : Bitmeyen kavga Aksiyon Dergisi

http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-1417-26-ira-bitmeyen-kavga.html – 12/2013

Kurubaş, E. (2013) IRA-ETA-PKK Mukayesesi: Beyhude Beklentiler ve Alınacak Dersler

http://www.ankarastrateji.org/yazar/prof-dr-erol-kurubas-ira-eta-mukayesesi-beyhude-beklentiler-ve-alinacak-dersler/  – 19/12/2013

Özdemir, B. Ö. (2012) Avrupa da milliyetçi ayrılıkçı hareketler: Ira ve Eta Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, Sakarya Üniversitesi

Sandıklı, A. (2011) Çatışmanın çözümü ve Türkiye de Kürt Meselesi

http://www.bilgesam.org/tr/images/stories/kitaplar/sandikli_kaya3.pdf  – 23/12/2013

Yavuz, C. (2011) PKK terörünün tasfiyesi için bir Örnek : İngiltere ve İrlanda Cumhuriyeti

http://turksam.org.tr2483.html   – 11/12/2013

7
Paylaş

Yorum Yazın